Elbette sosyal medyayı herkes Lineker gibi kullanamıyor çünkü yazdığınız her satır, paylaştığınız her fotoğraf bıçak sırtında dolanıyor sanal alemde. Özel hayatlarına dikkat eden, gittikleri mekanlara arka kapıdan girip çıkan futbolcular iş sosyal medya olunca özellikle Instagram'da taraftara "malzeme" veriyor. Ertesi gün maçı olan bir futbolcunun sabaha karşı Instagram'da fotoğraf paylaşması anında taraftar yorumunu getiriyor: "Ne işin var bu saatte Instagram'da! Git uyu." Rakip takım futbolcusuyla aynı masada kahve içen, yeni transfer olduğu kulüp hakkında yıllar önce sosyal medyaya olumsuz bir cümle yazmış olanların halini siz düşünün artık.
Balçova Yaşamspor'un sosyal medya kazası sonrasında meşhur olan kalecisi Engin Kaya'yı hatırlarsınız, iki maç cezayla kurtulmuştu ama kariyeri de az buz yara almadı. Felipe Melo, ortalıkta dolanan sinkaflı bir mesajı takipçileriyle paylaştığı için iki maçı tribünde izlemek zorunda kalmıştı.
Performansından memnun olmayan bir taraftarın eleştirisine ağır küfürle cevap veren Rio Ferdinand, hakemi eleştirdiği için para cezası alan Ryan Babel, homofobik mesajı nedeniyle 15 bin sterlin ödeyen Macheda ve Santos günlerinde yönetimini beğenmediği hakeme "hırsız" diyen sonra da "Tviti ben atmadım, arkadaşım attı" diyen Neymar, Aziz Yıldırım'a hakaret eden ve iki maç ceza alan futbolcu Mesut Yılmaz yakın geçmişte sosyal medyanın azizliğine uğrayan isimler. Real Madrid, cezalı oyuncu oynatıp Kral Kupası'ndan ihraç tehlikesiyle karşı karşıya kalınca Twitter'dan emojilerle dalga geçen ve kahkahalar atan Barcelonalı Pique ve o mesajdan dört gün sonra Barcelona, Valencia'da puan kaybedince, Pique'nin rot balansıyla oynamak için Twitter'ı kullanan Real Madrid efsanesi Guti... Bir de madalyonun öteki yüzü var elbette.
Stadyumlarda küfürü bitireceğiz derken çok daha büyük bir sorunla karşı karşıyayız. Mahlas kullanıp, önüne gelene hakaret ve küfür etmeyi özgürlük çemberi içinde gören ve rakip takım futbolcusundan, kötü oynayan kendi oyuncusuna kadar herkese sövüp, sayanlar. Felipe Melo gibi oynadığı takım dışında hiçbir takım taraftarı tarafından sevilmesi pek mümkün olmayan bir oyuncunun gittiği İtalya'da saha ortasında beyin travması geçirip, geçici hafıza kaybına uğradığı haberinin altına Türkiye'den 'paylaşım' olarak "Gebermesi gerektiğini" yazanlar, küfür edenler... Lizbon'da gerçekten de kötü bir performans ortaya koyup iki golde de hata yapan Tolga Zengin'in (kariyerinin istikbali için sosyal medya hesaplarını kapamalı Tolga) o hiç de futbol sahasında gerekli olmayan 'iyi adam'lığını bir kenara bırakıp, canını, gururunu paramparça edecek hakaretleri edenler...
Sevilen futbolcunun Instagram'da paylaştığı fotoğrafın altına son yılların en gereksiz kelimesi "Adamsın"ı yazarken, kendisinden önce de yüz kişinin yazdığını fark etmeyenler, futbolcunun gittiği mekanı, sevgilisini sorgulayanlar... Futbolcunun eşi ve kız arkadaşının sayfasına gidip fotoğraflarının altına "Çirkin, onu hak etmiyorsun" diye yazan genç kızlar ve sosyal medyada neredeyse birbirlerinin saçlarını yolacak kadar birbirlerine giren bir garip insanlar.
Son günlerin popüler tartışması, duymuşsunuzdur. Galatasaray yönetiminin, futbolcu transferlerinde sosyal medyadaki taraftarın baskısı altında kaldığı ve kulübü, Twitter kullanıcılarının yönettiği yönündeki eleştiriler. Pek de haksız sayılmaz bunları söyleyenler. Sabri ve Umut'a yönelen eleştiriler, Aydın Yılmaz'ın takımdan gönderilmesi, Niasse'nin imza atmasının önüne geçilmesinde taraftarların büyük payı var.
Sosyal medyadan çıkan sonuçlarla ne ülke ne de bir spor kulübü yönetilir elbette ama bir gerçek var ki Twitter'ı kuran Jack'i biz hiç anlamamışız, ya da yanlış anlamışız. Jack, Twitter'ı yolda görseniz imza alacağınız, hatıra fotoğrafı çektireceğiniz, merhaba dediğinizde sesinizin titreyeceği futbolculara, teknik adamlara hakaret edin, küfürün gözüne verin diye kurmadı!
0 yorum