"Hayat varsa umut vardır" ile geç tanıştım. Bana bir İspanyol dostum öğretti, Euro 2008'de bizim milli takım masal gibi bir turnuva oynarken ve "Tamam işte buraya kadar" dediğimiz her anda koltuklarımızdan fırlayıp finali hayal ederken dilimizden düşmedi. Almanya karşısına ideal 11'imizle çıkamadığımız yarı finalde bile "Hayat varsa umut vardır"a sırtımızı dayadık. Bugün de günlerden "Hayat varsa umut vardır" günü. Konya'da bu akşam Hollanda Milli Takımı ile oynayacak A Milli Takım. Euro 2016'ya gitmek için kazanmaktan başka çaremiz yok. Mart ayında daha iyi oynayıp Amsterdam'da elimizden kaçırdığımız Portakallar çok değil iki yıl önce de "Ya tamam ya devam" maçında karşımıza çıkmış Kadıköy'den 2-0 ile evlerine dönmüşlerdi. Avrupa'nın en tutkulu milli takım taraftarına sahip, gittikleri her stadyumun tribünlerini turuncuya boyayan Hollanda, bayrağı; kırmızı-beyaz-maviden oluşurken neden turuncu formayla sahaya çıkar, oradan başlayalım, zaten total futbol demeden de bitirmenin imkanı yok!
İtalyanlar neden Gök Mavililer (Azzurri) ise Hollanda da o yüzden Turuncudur (Portakallar) dersek Çizme'ye bir pas atmış oluruz. İki ülke için artık kült mertebesine ulaşmış bu formalar, renklerini tarihteki krallıklardan alıyor. İtalya'da, 1946'da tarihe karışan Savoy Hanedanı'nın bayrak rengi, İtalyan Milli Takımı'nda varlığını sürdürürken, Hollanda'nın bağımsızlığı için savaş veren 1. William Ailesi'nin hanedanın bayrağındaki turuncu ve aslan amblemi, Hollanda Milli Takımı'nın forma rengini ve armasını belirledi. Peki nasıl oluyor da tek galibiyetimizi 1998 yılında 1-0 ile aldığımız, nüfusumuzun beşte biri kadar olan bu ülke üç Dünya Kupası'nda final oynuyor, Avrupa Şampiyonası'nı kazanıyor ve her yıl onlarca yıldızı dünya futboluna armağan edip, kıtanın en klas golcülerini yetiştiriyor? Cevabı bin sayfada da anlatılabilir ya da tek bir satırda da: Hollandalılar yediden yetmişe değil, üçten yetmişe spor yapıyor. Futbol en popüler spor elbette ama 17 milyonluk ülkede aktif spor yapmayan ya da hayatının bir döneminde bir sporla amatör de olsa uğraşmayan insan yok. Babalar ve anneler spor yapınca, kuşaktan kuşağa kalan bir miras gibi, çocuklar da üç-dört yaşından itibaren futboldan tenise, bisikletten patene aklınıza gelen her spor dalında ter döküyor. Hollanda'da spor, kazanma kültürü üzerine kurulu değil. Doğrularını insanın suratına hiç sektirmeden söylemekle meşhur, kültürel birikimleriyle komşularına fark atan, dağı tepesi olmayan bu ülkenin insanları spor yapmaktan keyif alıyorlar, eğleniyorlar. Spor onlar için boş zamanlarda yapılan bir aktivite değil. Spor, Hollanda'da mutlu olma biçimi... Johan Cruyff'tan, Marco Van Basten'e, Gullit'ten Dennis Bergkamp'a, bugün Fenerbahçe forması giyen Van Persie'ye, Hollanda'nın en çok forma giyen futbolcusu olmak isteyen Galatasaraylı Wesley Sneijder'e, Arjen Robben'den bu sezon Manchester United formasıyla Premier Lig'i sallamaya giden Memphis Depay'a kadar, milli takımı bırakmış, Türk futboluna da son üç yılda damga vurmuş Dirk Kuyt'tan Arie Haan'a kadar Hollanda futbolunda kim yetişmişse bunun sırrı erken yaşta futbola başlamak ve 4-3-3 ile takım oyunu ve yardımlaşmayı yeni yetmeliğinde öğrenmelerinde saklı.
Hollanda'daki futbol kulübü sayısı 3 bin. 36 profesyonel kulüp dışında kalan amatör kulüplerin altyapıları, profesyonel kulüplerin altyapılarıyla her yaş grubunda oynarken, kayıtlı futbolcu sayısı 1 milyon 200 bin. 480 bin genç oyuncu altyapılarda Sneijder, Robben ve Van Persie'nin üstteki fotoğraflarındaki gibi poz veriyor ve yaptıkları spordan keyif alıyorlar. Ülkenin her kasabasında her köyünde insanlar amatör kulüplerin destekçisi, biri çimleri kesiyor, biri formaları yıkıyor... Federasyon da her yıl amatör kulüplerin masraflarını karşılamak için sağlam bir bütçe ayırıyor. Dört yaşındaki çocukların 4'erli takımlarla, yedi yaşındaki çocukların yedi kişilik takımlarla oynadığı Hollanda altyapılarında 11 yaşındaki çocuklar nizami saha ve 11 kişilik takımlarla tanışıyorlar. Total futbolun tarifi o kadar zor değil. Savunmacılar, hücum yapmayı bilecek, forvetler de savunma yapmayı... Bu akşam maçı inşallah kazanırız ama asıl kazanacağımız gün, anne-babaları da spor yaparken mutlu olmuş kuşakların çocukları bu ülkede spor yaptığında, kazanmanın tek mutluluk olmadığını anladıkları gündür... Zor mu? Hayat varsa umut vardır.
0 yorum