Varşova'nın göbeğindeki Kültür ve Sanat Sarayı'na büyük bir hayranlıkla bakarken yakalıyorum genç Dnipro taraftarlarını. O günlere tanıklık edecek yaşta değiller ama uzun uzun bakmalarının bir sebebi var. Varşova'nın en yüksek binası, 2. Dünya Savaşı sonrasında Stalin rejiminin, yüzde 90'ı yıkılan Varşova'ya büyük hediyesi. Duvarlar yıkıldıktan sonra, bağımsızlıklarını ilan eden bir ülkenin insanları olarak 50'li yıllarda yeniden inşa edilen Varşova'nın 'eski şehri'nin sokaklarını dolduruyorlar. En eski bina 60 yıllık ama Polonyalılar eski şehri bir maket gibi inşa ederken gezenleri yüzyıl öncesine götürüyorlar ama kabul edelim biraz araftalar. Bir zamanlar Rusya gibiyken, Almanya gibi olmaya çalışmak... 57 bin kapasiteli Varşova Ulusal Stadyumu, içine girdiğinizde bildiğiniz Türk Telekom Arena, fazlası ise dışardan bakıldığında göz okşayan ve beton yığınını gizleyen kırmızı-beyaz kaplamalar... Sevilla taraftarı artık finallerin müptelası oldukları için çok daha organizeler, kırmızı tişörtleri ve müthiş tezahüratlarıyla finali beklerken, Dnipro cephesinde gün boyunca yorulmamış ses telleri devreye giriyor ve İspanyolları bastırmayı başarıyorlar. Hele bir de ilk gol onlardan gelince final tadından yenmiyor. Dokuz yıl önce Eindhoven'da Middlesbrough'u dört golle ezen, ertesi sezon ülkesinden Espanyol'u Glasgow'da penaltılarla geçen, geçen yıl da Torino'da Benfica'yı yine penaltılarla yıkan Sevilla, Jose Antonio Reyes-Ever Banega ve Carlos Bacca gibi 'fazla' futbolcularıyla rakibini devirmeyi başarıyor ve bizim topraklara sadece bir kez gelen UEFA Kupası'nı en fazla kazanan takım olmayı başarıyor. Mayıs 2016'da Avrupa Ligi finalini kim oynar, bunu tahmin etmek zor ama bildiğim Sevilla taraftarının İsviçre'nin Basel şehrindeki final için Varşova dönüşü para biriktirmeye başladığı...
Sevilla'nın 4. Yıldızı
Varşova'nın göbeğindeki Kültür ve Sanat Sarayı'na büyük bir hayranlıkla bakarken yakalıyorum genç Dnipro taraftarlarını. O günlere tanıklık edecek yaşta değiller ama uzun uzun bakmalarının bir sebebi var. Varşova'nın en yüksek binası, 2. Dünya Savaşı sonrasında Stalin rejiminin, yüzde 90'ı yıkılan Varşova'ya büyük hediyesi. Duvarlar yıkıldıktan sonra, bağımsızlıklarını ilan eden bir ülkenin insanları olarak 50'li yıllarda yeniden inşa edilen Varşova'nın 'eski şehri'nin sokaklarını dolduruyorlar. En eski bina 60 yıllık ama Polonyalılar eski şehri bir maket gibi inşa ederken gezenleri yüzyıl öncesine götürüyorlar ama kabul edelim biraz araftalar. Bir zamanlar Rusya gibiyken, Almanya gibi olmaya çalışmak... 57 bin kapasiteli Varşova Ulusal Stadyumu, içine girdiğinizde bildiğiniz Türk Telekom Arena, fazlası ise dışardan bakıldığında göz okşayan ve beton yığınını gizleyen kırmızı-beyaz kaplamalar... Sevilla taraftarı artık finallerin müptelası oldukları için çok daha organizeler, kırmızı tişörtleri ve müthiş tezahüratlarıyla finali beklerken, Dnipro cephesinde gün boyunca yorulmamış ses telleri devreye giriyor ve İspanyolları bastırmayı başarıyorlar. Hele bir de ilk gol onlardan gelince final tadından yenmiyor. Dokuz yıl önce Eindhoven'da Middlesbrough'u dört golle ezen, ertesi sezon ülkesinden Espanyol'u Glasgow'da penaltılarla geçen, geçen yıl da Torino'da Benfica'yı yine penaltılarla yıkan Sevilla, Jose Antonio Reyes-Ever Banega ve Carlos Bacca gibi 'fazla' futbolcularıyla rakibini devirmeyi başarıyor ve bizim topraklara sadece bir kez gelen UEFA Kupası'nı en fazla kazanan takım olmayı başarıyor. Mayıs 2016'da Avrupa Ligi finalini kim oynar, bunu tahmin etmek zor ama bildiğim Sevilla taraftarının İsviçre'nin Basel şehrindeki final için Varşova dönüşü para biriktirmeye başladığı...
0 yorum